Avrupa’daki Enerji Krizi “Yeşil Dönüşüm” için Fırsat Olabilir
Ukrayna-Rusya savaşının yarattığı en önemli sorunlardan biri de Rusya’nın Avrupa Birliği (AB) ülkelerine doğalgazı kesmesi sonucu Avrupa’da ortaya çıkan enerji krizi oldu. Birçok Avrupa ülkesi kışı geçirmek için kısa vadeli çözümlere yönelik adımlar atarken bir yandan da uzun vadeli çözüm arayışına girdi. Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Barış Gençer Baykan, Avrupa’da oluşan enerji krizinin fırsata dönüşebileceğini belirterek “Bu krizin kısa vadeli bir bocalama yaratsa da enerji üretiminde yeşil enerjilerin yerini artıracağını düşünüyorum” dedi.
Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Barış Gençer Baykan, iklim değişikliğiyle ilgili açıklamalarda bulunurken iklim değişikliklerinde önemli bir faktör olan fosil yakıtların geleceğine de değindi.
Avrupa’daki enerji krizinden sonra kış aylarında yaşanacak enerji krizine karşı tasarruf sağlamak için İsviçre Federal Çevre, Ulaştırma, Enerji ve İletişim Dairesi Bakanı Simonetta Sommaruga ‘Birlikte duş alın’ çağrısı yaparken, Türkiye Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı da ‘Aklınla Verimli Yaşa’ adlı kitapçıkta ‘Banyoya kum saati koyun, 4 dakikadan fazla duş yapmayın’ gibi önlemleri vatandaşlarla paylaştı. Dr. Öğr. Üyesi Barış Gençer Baykan ise iklim değişikliği ve enerji kriziyle mücadelede bireysel önlemlerin çok az bir yeri olduğunu vurgulayarak “Enerji verimliliğine yönelik yatırımlardan, azaltım ve uyum konusunda yapılacak altyapı yatırımlarına, ulaşımda, ormancılıkta, üretimde, konutta ve daha birçok alanda büyük yatırımların gerçekleşmesine ihtiyaç var. Siyasi iradeler daha sürdürülebilir önlemler alırsa bireyler zaten üstüne düşeni yapmaya hazır” dedi.
‘2050 Yılına Kadar Kömürden Tamamen Çıkmamız Gerekiyor’
Hükümetlererası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’nin verilerinde sürdürülebilir bir dünyada yaşamak için 2030’a kadar yüzde 48, 2050’ye kadar da net 0 emisyona geçilmesi gerektiği yer alıyor. Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Başkan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Barış Gençer Baykan, konuyla ilgili şunları kaydetti:
“IPCC, hızla kapanan fırsat penceresinden bahsediyor, çok vaktimizin kalmadığını söylüyor ve bize sürdürülebilir bir dünyada yaşamak istiyorsak 1,5 dereceyi salık veriyor. Bunun için de devletlere önlem alması için sera gazı emisyonları ve indirimler gibi hedefler ortaya koyuyor. 2030’a kadar yüzde 50, 2050’ye kadar ad net 0 emisyona geçmemiz lazım. Net 0 emisyon, saldığımız emisyonla yeryüzünün emebildiği emisyonların birbirini sıfırlaması, yani yeni emisyon eklenmemesidir. Burada da fosil yakıtlar devreye giriyor. 2050 yılına kadar kömür kullanımını yüzde 100, petrol kullanımını yüzde 60, doğalgaz kullanımını ise yüzde 70 oranında azaltmamız gibi hedefler bize IPCC tarafından verilmiş durumda.”
Dr. Öğr. Üyesi Barış Gençer Baykan, iklim değişikliğinin dünyayı şimdi ve gelecekte nasıl etkileyeceğiyle de ilgili “Geçtiğimiz aylarda aşırı hava sıcaklıkları, orman yangınları, kuraklıklar, seller, taşkınlar, kasırgaların şiddetini ve frekansını artırması gibi olaylar meydana gelmeye başladı. Bu gibi olaylar, günlük yaşamımızda ekonomik sektörler başta olmak üzere hava ulaşımını, deniz ulaşımını, ormancılığı, gıda kaynaklarını etkileyecek ve bu hızla kriz daha da derinleşecek” şeklinde konuştu.
“Pandemi Dönemini Bir Fragman Olarak Değerlendirmiştik Şimdi Bunun Filmini Görmeye Başlayacağız”
İklim değişikliği denilince hep geleceğe dönük senaryolardan konuşulduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Baykan, “Hedefler 2030, 2050, 2100 diyoruz. Ama iklim değişikliği şu an burada ve bunu yaşıyoruz. Pandemi dönemini bir fragman olarak değerlendirmiştik, şimdi bunun filmini görmeye başlayacağız. IPCC’in dediği pencere hızla kapanıyor, acil ve derin önlemler almazsak, derin emisyon kesintileri yapmazsak bunları çok daha fazla yaşayacağız. Biz aslında hep azaltmaktan bahsediyoruz ama bir de uyum kısmı var. Bu durum ekstrem hava olaylarına kentlerimizin, tarım, gıda, enerji, ulaşım, inşaat sektörünün nasıl uyum sağlayacağıyla ilgili. Onun için uluslararası müzakereler çok önemli. Bu yıl 27’incisi Mısır’da gerçekleşecek. 27 yıldan beri 195 ülke toplanıyor ve ortak bir karar almaya ve ortak kesintilere gitmeye çalışıyor. Önlemler daha çok emisyonları azaltma yani fosil yakıtları kullanmayı bırakma noktasında alınıyor. Ama onun kadar önemli olan bir konu da bizim değişen koşullara nasıl uyum sağlayacağımız. Diyelim bugün fosil yakıtları toprak altında bıraktık ama geçmişten gelen emisyon ya da karbon birikiminden dolayı önümüzdeki 30-40 sene daha ekstrem hava olayları ile karşılaşmaya devam edeceğiz. Politikacıların kentimizi, gıdamızı, ulaştırmamızı, limanlarımızı, balıkçılığımızı nasıl uyumlu hale getireceği üzerinde daha çok durmaya başlayacaklarını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Rusya Krizi İlkim Konusunda Beklenmedik Bir Krizdi”
Uzun vadeli önlemler alınmasının sürekli ertelendiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Baykan, “Hükümetler bunu sürekli öteliyor, kesintileri yapmaktan imtina ediyorlar. Çin-Amerika rekabeti, Rusya krizi gibi jeopolitik çıkarlar çok önem arz ediyor. Rusya krizi ilkim konusunda beklenmedik bir krizdi. Yeşil enerjiye dönüşüm biraz hızlanmıştı ama gaz kesintileri, tedarik, lojistik sorunları ve Kovid gibi art arda iki büyük küresel kriz yaşamamız nükleere veya kömüre tekrar dönüş olur mu sorusunu gündeme getirdi. Tabi burada hep kıyamet senaryosu çıkarmak doğru değil. Açık bir pencerenin mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Bu aşamada uluslararası iş birliği hızlanmalı yoksa kriz derinleşecek ve müdahale şansımız azalacak” dedi.
“Devlet, Şirket Desteği, Toplumsal Talep Önemli Rol Oynayacaktır”
Dr. Öğr. Üyesi Baykan, Ukrayna-Rusya savaşından sonra ortaya çıkan Avrupa enerji krizi ile ilgili de şöyle konuştu:
“Enerji krizi fırsata dönüşebilir. Yeşil enerjiye yatırımlar hızlanabilir ki, son 10 yıla baktığımızda fosil yakıt ve nükleerin maliyeti artarken rüzgâr, güneş gibi yenilenebilir enerjilerin maliyeti düşüyor. Devlet, şirket desteği, toplumsal talep önemli rol oynayacaktır. Kriz fırsata çevrilebilir ama burada devletlerin gerekli altyapı yatırımlarını yapması ve politikaları yönetmesi çok önem arz ediyor. Teknoloji de rüzgâr ve güneşten yana. Onun için bu kriz kısa vadeli bir bocalama yaratsa da enerji sepetinde yeşil enerjilerin yerini artıracağını düşünüyorum.”
Avrupa enerji krizinden sonra hükümetlerin bireylere çıkarttığı tasarruf paketlerinin etkisinin yeterli olmayacağını vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Baykan, “İklim değişikliği ile mücadelede bireysel önlemlerin çok az bir yeri var. Enerji verimliliğine yönelik yatırımlardan, azaltım ve uyum konusunda yapılacak altyapı yatırımlarına, ulaşımda, ormancılıkta, üretimde, konutta ve daha birçok alanda yatırımların gerçekleşmesine ihtiyaç var. Teknoloji de gelişti, ülkelerde finansal kaynaklar da mevcut. Önemli olan ulusal ve uluslararası siyasi irade. Siyasi iradeler daha sürdürülebilir önlemler alırsa bireyler zaten üstüne düşeni yapmaya hazır. Bizim bireysel önlemlerimizin etkisi çok olmaz ama çok kolay bir şekilde yurttaşlar buna adapte olabilir” şeklinde konuştu.
Kaynak: (BYZHA) – Beyaz Haber Ajansı